Yazlıkçılar Kışlıkçılar Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda nüfusumuzun %71 köylerde yaşıyordu. Bu da demektir ki, Şimdiki Şehir nüfusunun %42 köy kökenlidir.
Şimdiki nüfusumuz da bu oranın tam tersidir.
Şehirde iki kişinin sohbetinde “ KÖY “ adı geçse; beyin filmi hemen geriye sarar. Sabah öten horozdan, meleyen koyun kuzudan, ötüşen kuşlardan, kedinin köpeğin kur undan dalaşından, hele hele mis gibi kokan havadan, karpuz çatlatan şırıl şırıl akan soğuk suyundan, dinlenmiş kalkılan uykudan, bilgisayarsız oyundan bahsedilir..
Ama şimdi öyle değil.
Ne horuz sesi duyuyorsunuz, ne meleyen koyun kuzu.. Yumurta , süt komsudan değil, marketten.. Horoz , tavuk, kuş sesi televizyondan. Eski köyden kalan su ve hava.. Onu da koklayıp içecek insan yok denecek kadar.
Yeni köyde Çocuk sesi yerine, imamdan sela sesi var. Eski köyde bir kapı tıklatsan, “tıp… tıp “ kapı açmak için çocuk ayak sesi duyardın. Onlar sabırsızdır ya.. Ya şimdi; “ Tak.. tak” yaşlının “ Ahlı.. vahlı “ değnek sesi.
Eski köy kahvesinin bir köşesinde “ Vızzz ” oyunu . Diğer köşesinde “ Dızzzz” oyunu oynanırdı. Yeni köyde , bir köşesinde kahveci , bir köşesinde televizyon.
- Gençler “Ajans geldi” deyip , kulağını radyoya dayayan Ali emmi , Veli dayı yok. Velhasıl , yeni köyde 50 yaşın altında insan yok.
Eski köyde ; meralardan tarla, ormanlardan bahçe çıkarılırdı. Bu yüzden devletle mahkemelik olmayan köylü yoktu. Yeni köyde tarlalar mera, Bahçeler orman olmaya başlamış.
İyi mi , kötü mü ? onu ben bilmem, hö-kü-met bilir.
Et ithal, saman ithal, meyve ithal , iyi mi kötü mü ? onu da siz bilin.
Eski köyde; Öğretmen, imam, Ebe, hemşire, yerine göre ormancı vardı. Yeni köyde sadece devlet memuru imam.
Yeni köyde; Öğretmen, imam, Ebe, hemşire yoksa .. Eh.. Valinin , kaymakamın, müfettişin de gidip- gelmesine gerek yok.
Yeni köyden müftünün haberdar olması yeter. İmamın amiri o ya…
Türklerin genlerinde göçebelik var ya… Yeni Türkiye de şehirliler “ Yazlıkçı” , Köylüler “ Kışlıkçı” oldular. Bir nevi modern göçebelik.
Eski Türkiye de “ Köylü Milletin Efendisiydi” Yeni Türkiye de köylü “ Kışlıkçı ” olmuş. Hayırlı olsun.
Bizim köy böyle de, sizin köy farklı mı ? Ben yine şanslı olanlardanım.
Nüfusun coğrafyamıza dengeli dağıldığı 90 yıllarda ekonomik kriz olmasına rağmen biz de market yağmalaması yaşanmamıştı. Oysa, Güney Amerika ülkelerinde market yağmalama olayları yaşanmıştı.
Türkiye de market yağmalama olayının olmamasının nedeni, köyden şehirlere; turşusundan tuzlusuna, peynirinden çökeliğine, salçasından balına, zeytininde yağına vb. yiyecek taşındı. Halen de böyle ya. Bunu “Yazlıkçı ve Kışlıkçıların araç bagajları ve kargo paketlerinden anlamak mümkündür.
- Ya hoca ..., İnsanlar doğal gazlı, kaloriferli evleri, vb. imkanları bıraksınlar da , toz toprak kokan yerlerde mi yaşasın ? ” dersen; köylü üretmezse en ufak bir krizde sıkıntıya düşeceğin hesabını yap.
Çözüm mü ? 1- Köyde yaşamak isteyen 25 – 45 yaş arası insanların SGK primini devlet ödesin. Prim ödeme oranını kademeli olarak indirsin. Ör. İlk 5 yıl % 100 ünü, İkinci 5 yıl % 70 ini, Üçüncü 5 yıl %40 ını gibi ödesin. Devletin işsizliği önlemek için , işverene veya kamuya eften püften işler için aldığı işçinin maliyeti , köylü için ödenen SGK primini karşılar.
2- Bölge üretim planlaması yapılarak, köyde yaşamak isteyen 25 – 45 yaş insanlara üretim desteği değil, üretim pazarlama garantisi desteği verilsin. Ör. Karadeniz Böl. Fındık ekim alanı olan yerlerde gezen tavukçuluk gibi. 2013 yılında Türkiye 16 milyar yumurta üretimi yapılmış. Bunun sadece %50 sini bu bölgede üretilip pazarlansa, Karadeniz köylerine 110 bin aile köye dönüş yapmış olur. Günlük geliri de 200 yumurta. Sanırım aylık asgari ücretliyi geçer. Bu örnek çeşitlendirir.
3- Eğitimde taşımalı sistem kaldırsın.
4- “ SGK primim ödensin, çocuğum okusun” diye şehirde yaşamak zorunda olduğunu söyleyen onlarca insan tanıdım.
Milletin efendisi olan köylü. Köyde yaşadığı için efendi değildir. Ürettiği için efendidir. Üretimde köylü olmak, Sanayii de asgari ücretli olmaktan iyidir.
|