Tarihçemiz
Giresun’un Tarihçesi
Giresun M.Ö.7.Y.Y.'da Kimmerler ve Sakaiar'ın Karadeniz'e göç etmesi ile Oğuz unsurları da bu bölgeye yerleşmiştir. Bu bölgede de bu Oğuz boylarından Yazır, Döğer, Avşar, Karkın, Halaç'ların; Akhun, Kuşan, Peçenek, Hazar, Hun, Kıpçak Türk'lerinin yerleşimi mevcuttur. Yunan yazar ve filozof Ksenophon (MÖ.427-335) Anabasis adlı eseriyle Miletoslular devrine biraz olsun ışık tutmaktadır
1071 sonrasındaki hızlı Türk fetihleri sırasında ele geçirilen yerler arasında Trabzon ve yöresinin bulunduğu bilinmektedir. Bununla birlikte Kerasus’un (Giresun) da Selçuklular’ın hâkimiyeti altına girdiğine dair herhangi bir bilgi yoktur.
1297’de Ünye yöresini ele geçiren ve Çepniler olduklarına inanılan Türkmenler Trabzon’a kadar akında bulundular. Bu tarihlerden itibaren Karadeniz’de ticaret kolonileri kurmaya başlayan Cenevizliler’in de şehirde temsilcilerinin olduğu sanılmaktadır. Dolayısıyla burada ayrıca Ceneviz nüfuzu da etkili olmuştur.
XIV. yüzyılın başlarında Çepni Türkmenleri’nin akın faaliyetleri sırasında kalenin zaptedildiği tahmin edilmektedir. Nitekim tarihçi Panaretos’un kısa yıllığına göre 1301’de İmparator II. Alexios Kerasus’a gelip “Koustougans” adlı Türkmen beyini yenilgiye uğratmış, surları yeniden yaptırıp kaleyi tahkim etmişti. Panaretos’un zikrettiği bu Türkmen beyinin Küçük Ağa veya Küçdoğan olduğu belirtilmektedir. Giresun’un bilinen ilk Türk fâtihi olduğu anlaşılan bu beyin adının, bölgede bulunan bir yerleşme yerinin isminden hareketle Kuşdoğan şeklinde okunması daha doğru olmalıdır. Bu beyin bölgede etkili olan Bayram Bey ile irtibatı hakkında herhangi bir bilgi yoktur.
Ancak Bayram Bey’in 1332’de Hamsiköy’e kadar geldiği Panaretos tarafından belirtilmiştir. Çağdaş kaynaklardan Livadenos’un raporuna göre 1341’den kısa bir süre önce Kerasus Türkmenler’in eline geçti, denilmesi Giresun un Türkleşmesi çok eski tarihe dayanmaktadır.. Osmanlı idaresi altında Giresun bir liman şehri olarak gelişme gösterdi. Bu dönem boyunca zaman zaman bazı önemli olaylarla karşı karşıya kaldı. XVI. yüzyılın sonlarına doğru görülen eşkıyalık hareketleri Giresun ve yöresini de etkisi altına aldı. 1586 ve 1587’de şehirde muhafız olarak bulunan yeniçeriler bazı karışıklıklar çıkardılar. 1594’te bu eşkıyalık hareketleri had safhaya ulaştı, yöreden 200 hâne “terk-i vatan” etti. XVII. yüzyıl başlarındaki bu tür sıkıntılar ve Celâlî gruplarının faaliyetleri halkın merkeze başvurmasına yol açtı. Ordu bölgesinden Hacı Şamlu Giresun Kalesi’ni kuşatmış, bu tehlike Seyyid Mehmed Paşa’nın gayretiyle atlatılmıştı
1634’te ise Kazaklar Giresun yöresini yağmaladı. Evliya Çelebi, Kazaklar’ın Giresun karşısındaki adaya kayıklarını saklayarak saldırdıklarını belirtir.
Şehir asıl önemli olayları Millî Mücadelede dönemlerinde yaşadı. İşgale uğramamasına karşılık Ruslar’ın Trabzon’u alıp Harşıt’a kadar ilerlemesi şehirde büyük bir endişeye yol açtı. Yörede Pontus Rum Devleti kurmaya yönelik hareketler, Rum çetelerin faaliyetleri ve bunlara karşı direniş pek çok karışıklığa sebep oldu. Direnişi örgütleyen belediye reisi Topal Osman Ağa önemli faaliyetlerde bulundu. Giresun askerlik şubesi başkanı ve Türk dili, kültürü hakkında yazıları olan Hüseyin Avni Bey de bu mücadelede rol oynadı.
Cumhuriyet döneminde vilâyet merkezi haline getirilen (1923) Giresun’un Rum nüfusu Lozan Antlaşması sonrasında yapılan mübâdele ile burayı terketti. Giresun'un Türkleşmesi yanlış bir kanaat olarak Fatih Sultan Mehmet'in Trabzon'u fethiyle beraber gösterilmiştir. Giresun'un Osmanlı Devletine bu devirde katıldığı doğrudur.
Oysa Giresun'un Türkleşmesi 1397'de Bayramlı Çepni Türkmen Beyi Emir Süleyman Bey'in Giresun'u fethetmesiyle gerçekleşmiştir. ( Bu Bilgiler Kültür Bakanlığı’nın Hazırlamış Olduğu Giresun Tarihçesinden Özetlenerek Alınmıştır)
KÖYÜMÜZÜN TARİHÇESİ
Osmaniye Köyü , Melikli Köyü ne bağlı mahalle iken 1907 yılında Abdülhamit Han'ın fermanı ile Osmaniye Köyü olarak Melikli köyünde ayrılmıştır. Aynı ferman da Hamidiye köyü de kurulmuştur.
Giresun'un tarihçesini bilmeden Köyümüzün tarihçesi hakkında fikir yürütmek mümkün değildir. Bu nedenledir ki öncelikle Giresun'un tarihçesi ele alınmıştır. Giresun un resmi tarihçesi birkaç farklı tarihçinin kaynaklarından bakıldığında bir birleriyle benzerlik göstermektedir.Bu tarihçeler arasında Baltama Vadisinden bahsedilmemektedir. Giresun un Türkleşmesinde Harşit Vadisi ve Kürtün Vadisini adı geçmektedir. Bu vadilerden de Türkmenlerin Çepni Boylarının adı geçmektedir. Bu iki vadinin adının geçmesi ve Anadolunun kapısının Malazgirt Savaşı ile açıldığını düşünürsek Giresun un Türkleşmesi doğudan giriş, kapılarının da vadiler olduğu bir gerçektir. Oysa , Giresun’ un Türkleştiren bir diğer kapıda Baltama Vadisidir Ancak ; Baltama Vadisinden giren Türklerin Türkmenlerin Çepni Boyundan Oluğunu düşünülemez. "Bölgemizin Türkleşmesin de Çepni boylarının etkisi olmuşsa da Faruk Sümer in Oğuzlar (Sayfa 210-211 ) kitabında Oğuz boylarından da bölgeye gelenlerin olduğu belirtilmektedir. Fatih devri Tahrir defterinde Oğuz-lu ,Çepnü-lü, Döğer, Eymür, Karkın, Alayundlu, Bayadı, Bayındır,İğdir gibi oğuz boylarına ait boyların geldiği belirtilmiştir. (Doç B. Yediyıldız Ordu Kazası Sosyal Tarihi s 50)" Yurdumuzun birçok yörelerinde Türkmen, Çepni olarak bilinen kendilerini de böyle tanımlayan insanlarımız halen mevcuttur. Bu insanlarımız Alevi Bektaşi İnanç kültürüne sahiptirler. Oysa Baltama yöresinde bu kültüre ait ne bugünde, ne de geçmişten bu kültür izlerinin geleneği yoktur. Oysa Kürtün Vadisinde halen Bektaşi Kültür inancında olan insanlarımız vardır. Batlamanın Türkleşmesini sağlayan boyun Osmanlının da boyu olan Kayı boyuna çok yakın olduğu düşünülebilinir Çünkü ; Batlamadaki köy adlarının ; Orhaniye, Burhaniye, Osmaniye, Sultaniye, Okçu, Melikli köyleri adlarında Bursa ve Bilecik yöresinde de çok olduğu görülmeltedir. Osmanlının kuruluşu Bursa ve Bilecik yöresinde olduğuna göre her iki yörede de aynı yerleşim isimleri birebir kullanılması Batlamayı Türkleştirenlerle Bursa ve Bileciği Türkleştirenler arasında bir bağ olduğunu düşündürüyor.Bir diğer önemli husus ise mezar taşlarının sade , mezarlıkların da süslemeden uzak oluşudur. Batlamanın Türkleşmesinde Hacı Ferah'ın etkisinide unutmamak gerekir. Rivayet odur ki ; Batlama İnişdibinden itibaren fethi başladığında " Şu Karşı ki tepeyi Alınca (Alınca Köyü) Karşı ki tepeye Gireriz. (Giresun) Melikli Tahtalı Camii de Hacı Ferrah ; Kardeşi Alınca Köyünde ; Seyit vakkas da Giresun dadır. Bu üç şahsiyetin sıradan insanlar olabileceğini düşünmek yanlışlık olur. Hoca Ahmet Yesevinin " Diyarı Rum a Gidiniz" sözünü emir kabul eden erenlerden olabileceğini düşünmek daha doğru olur. Baltama Vadisindeki Çef Deresinden yukarısının bir zamanlar Melikli Köyü Olarak adlandırıldığını biliyoruz. Bilahere Melikli Köyünün bölünmesi Osmanlı döneminde olduğunu düşündüğümüzde isimlerinde bu nedenden dolayı verilmiş olabilir. Ama Osmanlı döneminde sadece Giresun da mı köy bölündü de Bursa ve Bilecik yöresindeki isimler verildi ? Sorusu da sorulabilinir . Bu isim benzerliklerinden hareketle Batlamayı Türleştiren ecdat ile Bursa ve Bilecik’i Türkleştiren ecdadın bir birleriyle yakınlıklarını düşünüyorum. Giresun Tarhçesinde “Livadenos’un raporuna göre 1341’den kısa bir süre önce Kerasus Türkmenler’in eline geçti. “ dediğine göre her iki yörenin de aynı tarihte Türkleştiğini düşünmek mümkündür. " Evliya Çelebi Seyahatnamesinde ; Giresun için ; Canik ve Trabzon sancakları (Vilayet) arasında beyninde vaki (paylaşılmış) olmuştur . Fatih zamanında hazırlanan Tahrir Defterinde Giresun şehrinin doğusunda bulunan bugün merkez kazaya bağlı köylerinden çoğu Canik i Bayram (Samsun Vilayetinin -Ordu) kazasında bulunuyordu. Mesela Giresun un batısında bulunan Baltama Deresi üzerinde olup bugün Giresun merkez ilçesine bağlı bulunan Akköy,Melüklü,Niyabenbet-i Kebsil’de (Ordu Merkez İlçesine Bağlı ) Bölük-i Pir Kadem Kethüda’ya bağlı. Sayca ise B. Şemsettin Kethudaya Bağlı İdi.(Ordu Uzunisa Bucağı) Denilmektedir. (Seyahatname s 79)" "Köyümüzün Tarihçesi Başbakanlık Arşivinde bulunun Tabrir Defterlerinin 1455-1485 taksimatlarında “ Bölük-i Pir Kadem Ketbuda (MELİKLİ) adındaki yerleşim yeri olarak Giresun un batısında denize dökülen Baltama Deresi nin yukarı kesiminde bu günde mevcut olan Giresun Merkez İlçesine bağlı bulunan Melikli Köyü olduğu anlaşılıyor. (95) Tabrir Defterlerinin 13 e göre ( 370-373) Gedüklü,Sayca, Çukurköy, Küre Köyleri Meliklü ye bağlıdır. Ve Melüklü köyüne kayıtlı ilk kişi Bölük (Köye) e adını veren Pir Kadem Ketbuda Divanbaşi-yı Geriş-i Melükdür. (Doç B. Yediyıldız Ordu Kazası Sosyal Tarihi s 24)" 1455- 1613 Yılları Arasında Canik-i Bayram (Ordu) Kazası ve Yöresinde İskan Yerleri ve Nüfus : İskan Yerleri | 1455 yılı | 1485 | 1520 | 1547 | 1613 |
Müslim Nüfusu | G. Müslim | Müslim Nüfusu | G.Müslim | Müslim Nüfusu | G.Müslim
| Müslim Nüfusu | G.Müslim | Müslim Nüfusu | G.Müslim |
Gedüklü | 10 Hane | 0 | 13 Hane | 0 | 31 Hane | 0 | 53 hane | 0 | 83 Hane | 0 |
Sayca/Mülk | 3 Hane | 0 | 4 hane | 0 | 11 hane | 0 | 11 hane | 0 | 30 Hane | 0 |
Akköy | 9 | 0 | 7 | 0 | 10 | 0 | 14 | 0 | 55 | 0 |
Meliklü | 41 | 0 | 21 | 0 | 50 | 0 | 86 | 0 | 168 | 0 |
(Bu Tablo ; Doç B. Yediyıldız Kültür Bak. Yayını Ordu Kazası Sosyal Tarihi s 168- 181 dan alınmıştır) Baltama Vadisinde yaşayanların, Türkleşmedikleri bizzat Müslüman Türk olarak geldikleri kesindir. Baltama Türkleşmiş olsaydı, Türkleşmeden önce ki medeniyete ait eserler olması gerekirdi. Ayrıca 1455 - 1613 tarihleri arasındaki Batlama köylerindeki nüfus sayımı tablosundaGayri Müslim nüfusta olurdu.
Batlamada islam öncesi Geçmiş Kültüre ait tek bir eser Şimşir Köyündeki kilise kalıntısıdır. Bu kalıntılar Türkleşmeden önce ki eser olabilir.
Ayrıca Yer adlarında Çaldağ Orta Asya da yüksek kıraç yerlere Çaldağ denir di. Anadolu da 7 yerde Çaldağ ismi ile dağ adlari vardir. Bu da bize Çaldağ ve yöresini Turklestirenler orta Asya'dandir. Corafi yapı göz önüne alındığın da tarıma dayalı yerleşim için çok ta uygun olmadığı, yaşlıların “ Şurası benim çocukluğumda küfen ormandı” ifadeleri Baltama vadisinin en azından Manardan yukarısının Türkleşmeden önce bakir arazi olduğunu düşündürmektedir.
Bu bakir arazinin içerisinde yerleşime uygun yerlerde tek tük gayri Müslim aileler yaşıyor olabilir. Bunlarda sık sık baskına uğrayan (Kerasus) Giresun dan kaçanlar dır. Ören Mahallesinin Çoban Yulundan kayma olduğu jeolojik bilgidir.
Bu kaymadan önce Örende yaşayanların olduğu Ören tarlalarından kiremit parçalarından çıkmasından anlamak mümkündür. Ancak ; Bu kaymadan sonra köyümüzde yaşayanlar göç etmiş, bu göçün üzerinden yüz yıllar geçtikten sonra bakir duruma düştüğü düşündürmektedir. Baltama Vadisinin doğudan itibaren iki giriş noktası vardır.
Bunun birisi Hanalağı, Ayıtdüzü ,İnnişdibi mevkii. Diğeri İse Yavuz kemal, Erimez, Çobanyolu üzerindendir. Ecdat Yavuzkemal- Erimez- Çobanyolu üzerinden girişi çok zor görmüş olacaklar ki Hanalağı – Ayıtdüzü- İnişdibi mevkiinden giriş yapmışlardır.
Karaali Köyündeki Kilise, Yavuzkemal Lesbitteki kazan, teregobadaki ağaç atölyelerini kalıntıları, Çaldağındaki demiryolu, Çandağı (Çaldağında Çan çalındığını rivayeti) gerek isimler gerekse kalıntılar bu bölgede gayrimüslimlerin yaşadığını üstelikte gelişmiş, nüfus itibarı ile de kalabalık olduğunu göstermektedir.
Çobanyolundaki tepedeki şehit mezarından ve askeri birliğin olduğu rivayeti , anbarlıdaki şehit mezarı, Recep Mah. çevresindeki çephe siperlerinin varlıkları Erimez ve çevresindeki yerleşim yerindeki gayrimüslimle, Ayıtdüzü, İnişdibi mevkiinden gelen Türkler arasında çatışmanın olduğunu göstermektedir.
Çoban yolundaki karakol ,Recepteki siperler başka ne amaçla yapılmış olabilr ki ?. Erimez , Yavuzkemal yolunun üst kısmı (Çaldağı ve Çevresi) Melikli toprağının sınırları içerisinde olması da sınırın oluşmasının geçmişe dayalı bir iz den olduğu düşünülmektedir.
Oysa Çaldağı Karaali ve Derelinin köylerine daha yakındır. Köyümüze ilk gelenler ; Cinhacı Oğulları, Ali Efendi Oğulları; İmam Mehmet Oğulları, Yahyu Oğulları, Bayraktar Oğulları. Kadı Oğulları ve Topaloğullarıdır. Bu kabileler Orta Asyadan birlikte çıkan kabilelerdir.Osmaniye köyünü kendilerine vatan yapmışlardır. Bu kabilelerin yerleşim yerlerine baktığımızda; Cinhacuoğulları , Yahyuoğulları,Ali Efendi Oğulları , İmam Mehmetoğullarının Çalderesi Vadisindedir. kardeş oldukları da rivayeti vardır.
Cinhacıoğullarının Aygıtlı mevkiine yerleşmeden Ayıtdüzünde ikamet ettikleri bilahare Aygıtlı mevkiine yerleştikleri biliniyor. Her iki yerleşim yerinin isim benzerliği de bunu göstermektedir. ( Ayıt Düzü - Aygıtlı )
Kadı Oğulları ve Bayraktar Oğullarının da iki kardeş oldukları yine Aynı bölgeyi kendilerine vatan yapmalarından anlamak mümkündür.
Köyümüzü vatan yapan bu sülalelerin isimlerine baktığımız zaman gelmeden öncede Müslüman oldukları aralarında kadı ve bayraktarın olması sıradan bir göç veya sıradan bir topluluk olmadıklarını anlamak mümkündür.
Tiryaki oğullarının Tokat Zile yöresinden daha sonra geldikleri bilinmektedir. Yerleştikleri bir bölge yoktur. Osmaniye, Melikli, Sultaniye , inişdibi gibi köylerde serpintili halde bulunurlar . Tiryakioğullarının Bu 4 köyde serpintili halde bulunmaktadır. Bunun nedeni
Osmanlının zamanın idaresi tarafından zorunlu iskan uygulaması yapılmış olma ihtimali çok yüksektir.
Boşnaklar Anadoluya Bosna hersekten geldikleri kesindir. Anadolunun 70 e yakın yöresinde Bosnak köyleri vardır. Boşnaklar Hıristiyanlığın " BOGOMİL" mesebindendirler. Bu meshep İslama en yakın Hristiyan mesebidir. Bogomil Meshebine sahip olanlar, Papa otoritesini tanımaz, domuz eti yemez, içki içmezler, Hz. İsa tanrı demezler bu nedenle Hristiyanlar tarafından zülme uğradılar. Osmanlı Bosna herseği 1463 te topraklarına katınca Bogomil Meshebinde olan Boşnaklar kendi inanışlarına en yakın olarak müslümanlığı görerek müslüman oldular. fatih tarafından Anadoluya getirildiler bir çok farklı yerlere yerleştirildiler.
Köyümüze en geç gelen sülale muhacirlerdir. Bunlar bazı yörelerde Gürcüler diye de adlandırılmaktadır. Onlarda gelmeden önce müslümandırlar. Batum yöresinden gelmişler köyümüze ilk yerleştikleri yer Çoban yolu mevkisidir. Bilahare Ali Efendioğulları ve İmam Mehmet Oğulları tarafından yer paylaşımı yapılarak şimdiki mahallelerine yerleşmişlerdir.
Köyümüzde Tek devşirme aile Sofulardır. Cinhacu Hüseyin tarafından devşirilip , yer verip, yerleştirilen bir çocuk Yeni Ali lakabı ile yaşamıştır, Bilahare kişiliğini yansıtan sıfat ile anılmaya başlanmış ve Sofular olmuştur.
Çarlık Rusya’sının Harşit Çayının Doğusuna kadar İşgalinden önce veya sonra Eynesil ve Görele yöresinden gelip yerleşen aileler de vardır.
Ayrıca Melikli ve diğer köylerden, yörelerden miras yoluyla gelip köyümüze yerleşenler olmuştur. Bkz Kabilelerimiz.
Köyümüzün kurucu aileleri ; Kadı oğulları, Bayraktar Oğulları, Cinhacu Oğulları, Ali Efendi Oğulları, İmam Mehmet Oğulları , Yahyu Oğulları ve Topal Oğulları aralarında geçmişte hiçbir husumetin yaşanmaması, farklı yörelerden gelen insanları aralarına alması, kabilelerin kendi arasında bölünürken bile değişik nedenlerden (Miras vb) çatışmaması, Devşirme yaparak yerini ve aşını paylaşması, Osmanlı ve Cumhuriyet idaresi dönemlerinde asilik ve eşkıyalık olaylarının yaşan maması, ve bu tür eylemlerde bulunanların çıkmaması, Kurucu kabilelerin Hoca Ahmet Yesevi’ tarafından Anadolu’ya gönderilenlerden olabileceğini düşünmek yanlış olmaz.
Yoksa Bu kadar uzun süre bir arada husumetsiz yaşamalarının izahı başka türlü olamaz.
Köyümüzün tarihini ulaşabildiğim bazı tarihi belgelerle yeniden düzenlenmiştir; rivayet edilen olaylar, yer adları, tarihteki geçmiş olaylar , bilgi transferi yaparak yazmaya çalıştım.
Tarih yazmak elbette zordur. Kendimi bunun içinde yeterli görmüyorum. Ancak ; coğrafyamızı incelediğimizde bu yazılanlar tarihimizle birebir örtüşmese de doğrularının fazla olduğu yanlışların da bilenler tarafında düzettirilmesi bizden sonraki nesle bırakılacak bir tarih bilgisi mirası olacağını düşünüyorum... Mustafa YİĞİT Öğretmen 2006