Hakkımızda
Bir toplumun yaşam şeklinin dününü bilmeden , bu günü anlamak yorumlamak, zordur. Yine bir toplumdaki sosyo kültür değişikliği, insanların ihiyaçlarıyla ilgilidir. İnsanlar bazı dönemlerde, doymak için çalışır, bazı dönemlerde de daha iyi şartlarda yaşamak için çalışır.
Dünyadaki toplumsal çatışmalar ana kaynağı, doymak isteyenlerle, daha iyi yaşamak isteyenlerin savaşı dün vardı, bugünde var. Yarında olacaktır.
Köyümüz insanının doymak için çalıştığı zamanları bilmeden bu günü anlaması mümkün değildir.
İşte dünümüz;
Osmaniye Köyünün Bu günkü yaşam kültürünün dününü anlayabilmek için, Melikli Köyüne geçip oradan bakmak, Bakarken de , bir an tüm araba yolarını , elektrik ve telefon direklerini, kırmızı tuğlalı evleri, beyaz çinkolu evler yok farz ediniz. Çünkü , 1980 yılına kadar bu saydıklarımım yoktu.
Dünü anlamak için bugünkü gördükleriniz üzerinden değil, o günün yaşam şartları üzerinden değerlendirmek gerekir. Araba yolun olmadığı zamanlarda Ulaşım ve taşımacılık, sırtla, katır ve at ile yapılırdı. Şehre gitmek için Erimez ve Manardan kamyonlara binilerek gidilirdi. Hastalar “ Sal” denilen taşıma aracı ile taşınırdı. Erimezde, Sofu Mehmet, Muhacir Alisi, ve Erimez Fevzi si, Ambarlı da Mahmut İmam, Kılıç Mehmet, Tevfik Yazar, Hacı Müdür ve Nuri Eker in bakkalları vardı. Bu bakkallar fındık veresiye ticaret yaparlardı.
Ticaret yapanların arasında bazı yörelerde Seyyar satıcıya " Çerçi " denirke burada" Kutucu” denilen incik boncuk satıp, köylüden, tereyağı, yumurta ve kabak çekirdeği alırlardı.
Köyümüzün geçim kaynağı, hayvancılık, fındık üreticiliği ve sadece ekmek ihtiyacı için de mısır yetiştiriciliği vardı. O yıllarda üretim veya ticaret, yaşamak için değil, sadece doymak için yapılırdı.
Türklerde Hayvancılık için yayla kültürü vardır. Bu Osmaniye Köyümüz (Şimdiki adı çaldağ) için de geçerliydi. Bugün sadece adları mevcut olan , Çaldağı obasında 30 a yakın hane, Yurt obasında 17 hane, Yarbaşı obasında 27 hane, Baybağan obasında 3-5 hane, Erimez ve Teregoba evler vardı. Evler kütüktendi.
Yaylalara mart nisan aylarında önce koyun ve keçi sürüleri olan göç eder ardından da büyük baş hayvanı olanlar giderdi. Sonbahar da Köye geri dönülürdü.
Köyümüz1970 yıllarda 350 hanenin üzerindedir. 1967 yılından itibaren başta İstanbul ve Almanya göçü başlamıştı. 1984-85-86 yılından fındık hiç olmaması köyümüzdeki göç olayını hızlandırdı.
Bu tarihten önce fındığın olmamasını kaderciliğe ve rızka bağlayan köyümüz insanı rızkını başka yerlerde aramaya başlamış ve göç hızlanmıştır.
Mısır tarlaları kazma ile (Herk) kazılır. İmece kültürü çok yaygındı.
Düğünlerde “Başlık parası “ adında kız tarafına bir miktar ödeme yapılırdı. Düğünler genelde, Çarşamba günü kına , Perşembe günü gelin alıcı olarak yapılır. Kına götürme ve gelin alma merasimleri , yaşlı erkekler önde, kadınlar arkada silah atarak “Ata yıka” gidilirdi. Çarşamba günü kız evinde, Perşembe günü erkek evinde yemek verilirdi. ( Cumartesi Pazar günü düğünleri iyi sayılmazdı) Gelin baba evinden, Süslü bir düve, çeyiz sandığı, ve bir takım yatak getirirdi.
Aileler buğday ununu ramazandan ramazana görürlerdi. Ramazan da mahalle gençleri (Tönbelekçi) sahur vakti kapı kapı dolaşıp mani söyler bahşiş toplardı. Bahşişler genelde yufka, yumurta ve para olarak verilirdi.
Cenaze ilanı, karşı karşıya olan mahallelere sesi gür olan insanlar tarafından haber verilirdi.
Yangın haberi de sesi gür olan insanlar tarafından veya peş peşe sıkılan mermiler atılarak duyurulmaya çalışılırdı.
Yoklu yıllarda, Gazyağını, şişede parmak kalınlığı ölçüsünde, Unu sağanla, tuzu tasla, şekeri bardak ölçülerinde ödünç yapılarak paylaşılırdı. Mustafa YİĞİT